Nis
Gölgelerin gücü adına
Bir heyecanla ayaktalar tekrar, bastıkları yerin soğukluğundan korkmuyorlar ve uzaklaşıyorlar bildiklerinden, yepyeni bir bilinmeyene yolculuğun heyecanındalar. Onlar, hesaplamadan koşmanın ferahlığını çok geç keşfettiler..
Ceplerime doğrularımı doldurdum, hepsini, ellerimde en değerlilerim, yıldız tozu basamakları tırmanıyorum, her şey yeni, ben de.. Aklımın karışıklığında sağlam kalmış dallar aramaktan vazgeçtim, ben o karışıklıkta uçmayı öğreneceğim.. Çeperlerini sürüklenirken tırnaklarımla çizdiğim aklımı şimdi gıdıklama zamanı. O yangın yerinin parçalanmış duvarlarına resimler asmak zamanı.
Uzun süredir evimden çıkmıyorum, hatta odamı bile terketmiyorum, zamanımın büyük bir kısmında kitap sayfalarına sıkışmış hayali bir karakteri yaşatıp, ona hapsedilmiş bir bedenin hayallerini sunuyorum, her okuduğum sayfaya kendimi de koyuyorum, karakterler konuşurken arkaplanda parkta oynayan bir çocuk, gazete satıcısı, bakkal..
Hayal gezgini, düşünce mükellefi, gizli özne, kayıp özne, sessiz özne, yalnız özne, milyonuncu uzak şahıs..
Bilmediğim bir dilin yeni duyduğum bir şarkısı aklımda ısrarla dönüp duruyor, tekrar edemediğim sözlerine parça parça resimler iliştiriyorum, kasvetli rüyalarımdan kalkmaya yeltenirken kulaklarımdaki melodiye aklımda oluşan görüntüler eşlik ediyor. Düşünce dağınıklığımda uçuşan kelimeler arasında bu melodiyle dans ederek yürüyorum, birkaç kelimeyi yakalayıp etrafında dönüyorum, elimi uzatıp onları da ayağa kaldırıyorum, kelimelerle dans, harf harf, soru işaretli virgül, bilinmeyene yolculuk.
– Neden bu sustun?
– Sözüme toz kaçtı da.
– O gözlerindeki yaş mı?
– Hayır hayır, robotlar ağlamaz, pas tutar..
Nereden geliyordu bunlar, hangi gece yarısında yatağımdan fırlayıp mantar panoma atmıştım bu tümceleri, birden bire neden gelmişlerdi bana, ne anlatmak isteyecektim, ne kurgulayacaktım? Hatırlıyorum bir heyecan kalkışımı yerimden, gören her insan gülerdi sanıyorum. Şimdi de yine bir heyecan kalktım yerimden, yırtıp atıyorum o küçük kağıt parçalarını, uçmak için hafiflemem gerek diye, birkaç ay sonra bunu da gören herkes gülerdi diye yazacak mıyım, hatta birkaç dakika sonra, hey sen, okurken gülüyor musun?
Az kaldı, bir şeyler deneyeceğim. Korkmuyorum ve buna şaşırıyorum. Elimde anlatacak hikayelerim var, oynayacak oyunlarım. Girdabında boğulduğum duygulardan uyandığım zamanlarda biriktirdiklerim yani. İşte daha henüz anlatılmamış bu hikayelerde sonunda jön koltuğundayım.
Ne mi yapacağım? Soru işaretlerinden ünlemler yapıp, tırnaklardan kanatlar takacağım, üzerine öznesini yazıp uçmaya bırakacağım. Kelimelerin gölgesinde, gölgelerin gücü adına..
İşte buralar hep devrik..