17
Ağu

Paris, Paris..

Hanimiş Denemelerim benim, hanimiş..

Rennes, Nantes derken en çok gitmeyi istediğimiz Fransa şehrine, Paris’e doğru yola çıktık. Yolda tabelalar olmasına rağmen maksat muhabbet olsun diye az buz olan fransızcamızla millete Paris’e nasıl gidebiliriz diye soralım dedik, adamın yanına yaklaştım “Comment nous pouvons aller a paris?”(Parise nasıl gidebiliriz) dedim. Siz siz olun sakın paris demeyi denemeyin, çok gülüyorlar onlar pari(pağii) diyolar, bir de fransızlarda bir huy var söylemeden geçemeyeceğim, bir soruyu ingilizce sorarsanız( sular seller gibi ingilizcem var 😀 bekliyorum) mükkemmel bir şekilde anlamalarına rağmen inadına fransızca cevap veriyorlar.Neyse Paris anlat anlat bitecek gibi bir şehir değil, yıllarca burada yaşamış olan şairimiz Atilla İlhan çok güzel anlatmış aslında

“…bir omzuna almış sanki gökyüzünü
dudakları masmavi alsace lorrain
yüzü cermenlerin en eski hüznü
höderlin bakıyor sisli gözlerinden
ellerini şöyle okşayacak oldum
duydum nabzının gök gürültüsünü…”

Parisin de İstanbul gibi feci bir trafik sorunu var, metrosu en az Londra kadar karışık, ama şehirin o büyülü atmosferi bu kusurları kapatıyor, ne Londra ne de Venedik bu kadar güzel değil, neredeyse istanbul kadar güzel. Paris Balzac’ın goriot baba kitabında yükselmek için alçalmanın gerekliliğini savunduğu , Victor hugo’nun ise bazen dengesiz ve bu yüzden de içindeki tüm duyguları bir anda ortaya çıkarıverebilen, devrimcilere ilham veren, zeki bir küçük bir yaramaz olarak nitelendirdiği büyülü şehir laflarınıını fazlasıyla hakediyor. Avrupa’daki en güzel şehirlerden bir tanesi olmakla beraber fransa’nın başkentidir.Parisin yerlilerine parisien denir.

Paris guzel bir şehir, ayak bastığınız anda havaya giriyorsunuz. Büyük caddeler, geniş meydanlar, muhteşem bir mimari,sosyal hareketlilik. Ama romatizm mi, pek sanmiyorum, harika bir nehir ve her yerde keskin bir sidik kokusu, nesi romantik olabilir ki?

Aradığınız bir yere nasıl gidileceğini bilmiyorsanız yandığınız şehirdir.

Bulmanın çok zor olduğu, kıyıda köşede kalmış, hakettiği ilgiyi ve değeri bulamamış talihsiz bir şaheseri görmek istiyorsunuz.Yani bilinçlisiniz ve entelsiniz. Sonradan görme bir turist değilsiniz.

Gidip birine soracaksınız ama ne mümkün. Bütün fransızlar öpüşüyor kardeşim. gidip “pardon birader, bişey soracaktım” desen olmaz, öpüşmeyi bölmek caiz değildir, girmeyim araya diyosun ama beklemeye kalkarsan daha da fena. Adamların bir öpüşmesi yarım saatten başlıyor. Öpüşmeyen bir iki insan buluyorsun zar zor, onlar da japon. daha da beter. Yedikleri yemeğin bile fotoğrafını çeken ırk.

Ayrıca sempatik olayım, bir iki fransızı güldüriyim derseniz kıçınızı eyfel kulesine verip “pardon eyfel kulesi nerde acaba” deyin, adamlar çılgıncasına gülüyor. Ayrıca salaksanız ve 320 metrelik kuleyi 300 metreden göremiyorsanız ve üstüne gidip insanlara soruyarsanız, sonra espri olsun diye yaptım ayağına yatın.

Eiffel kulesine gitmemek olmaz dedik paris’e gitmişken, gittik abartılmış balon bir kule olduğunu gördük, ama geceleri ışık şovu gerçekten hoş, bu arada tepesinden sapphire kulesini görebilirsiniz, o kadar uzun. Hiç bir parisien buranın ışık şehri olduğuna inanmıyor bu arada, belli bir zamandan sonra sıktığını söylüyorlar, gerçekten doğru.Kısacası her yıl gidip bir 5-6 gün kalınası bir şehir.Görüşürüz bebişlerim.



Arkamdan Konuşun