‘Denemelerim’ -- Naçizane
Oca
Patlangoç
Şimdi ellerimde karanlıklar büyütüyorum, dudağımda söz yaşları, yenime siliyorum. Yalnızlığı çok sevsem, bir gün o da çekip gider mi?
Duygularım sarı renk, turuncuya kaçmış, kollarını açmış.. (Nasıl da ah bu ben)
Öylece duruyor orada, adımlıyorum, ilk adımım gibi, daha önce yürümemişim gibi, bir adım daha ve parmaklarım uzuyor, biliyor musunuz uzun parmaklarla hiçbir şey tutulmuyor, sonra acemiliğinden artık arınmış bir adım daha ve ölüm. İnsan doğar, ölür ve büyür..
Ara
Kayıp
Hatırlamıyorum buraya nasıl geldim, birileri cebinde mi getirdi beni koşar adım, yoksa sözlerle mi taşındım buraya? Belki de istenmeyen bir kelimeyim.. Yara bere dolu parmaklarım, mücadele mi verdim, nerelere tutunmaya çalıştım, başardım mı? Başlamış bir hikayem var mı, olmasın, düğümlü bir kelime var dilimin ucunda, neye benziyorum?
Aklımda buz dağları, sustum ve güldüm. Gözlerimi kırpıştırdım. Güneşe döndüm, bağırdım; beni kurtar. Koşmaya başladım. Patlarcasına, on yüz bin adım, yorulmadım. Gözlerine kondum insanların, yüzlerce insan, sana da uğradım, bir notaya atladım, kıyameti gördüm, ağlamadım, seni hatırlıyorum da, ben kimim?
(daha&helliip;)
Eki
Benim Hikayem
“Benim bir hikayem olsun, sen anlat. Daha güzel bir süs düşünemiyorum.” Böyleydi defterimin ilk cümleleri, kenarından yırtılmaya başlanmış o sarımtrak sayfaya sıkıştırılmış küçük bir hayalin öncü birlikleri. Yıkılmış duygu saltanatının aziz şehitleri.. Kalkın ayağa şimdi, çıkın mezarlarınızdan, bir rüyaydı hepsi, sadece bir rüya, söyleyin herkese uyansınlar, yolculuk var, hazırlansınlar. Yayın bu cümleleri telaşla; iremi, gülzarı ve gülistanı sonbahar gören gönül memleketinden göç var. Hazır olduğunuzda, yere bakın, izleyebileceğiniz işaretler olacak, kanıma gelin.
May
Doğmamış Evinden Anılar
Perdenin rüzgarla dansı, dolabın kapı kulpları ve mantar panoda yazmayanlar.. Uyanık bir kafa, dağınık yatak. Öyle bir gece, sıradan.. Düşünmeye açık, uyumaya aç.
Eğer bildiğimi bilseydim, şimdi saatlerimi vermek isterdim masamdaki bardak altlığının gerçek renginin ne olduğunu düşünmek için ama bilmiyorum, başka bir şey, evet, eveet, buldum, askımdaki hırkaları saymıştım gecelerce, üç, beş, neden bu kadar çok hırkam var benim diye düşünmemiştim hiç, oraya kadar vardım mı? Kaçabileceğim başka hiçbir yer kalmadı mı yani odamda, içeriye gidemem, korkuyorum oradaki düşüncelerden, a aa şu an kitaplığımdan doğru gülüyorlar bana yarım kalmış kitaplarım, dik dik baktım onlara ve sustular, çünkü bizzat ben yarım kalmış bir hikayeyim. (daha&helliip;)
Nis
Yerüstünden notlar
Eğer üzüleceğimiz şeyleri kendimiz seçebilseydik, her türlü acıyı koyardık da ortaya, aşk acısını şöyle beride tutardık.
Öyleydi. O zamanlar hep ayrı tutulurdu. Çünkü böyle yarı-mesnetsiz zamanlarda, bir ağrı var yukarılarında, anlatamazsın, bir akıl kayması ki tarifi yok ama çabalıyorsun. Kendini çağırıyorsun ısrarla, dilini kanatırcasına bağırıyorsun kendi adını, nafile, kendine gelemiyorsun. Kaldığın yeri o kadar sevmişsin ki; dönemiyorsun.. (daha&helliip;)