‘Denemelerim’ -- Naçizane
Ağu
Karavana
İçim karalar bağlanmış bi durumda, neden? Kim ki bunu bana yapan..Elimde olan herşeyi alan, beni eksilten kim? Elimde 10 tane ok var, önümde dart tahtası yok, önümde 10 tane top var, karşımda kale yok, kale var, kaleci yok, evvel zaman var, kalbur saman yok, pireler berber iken, develer tellal değil, sallanan beşikte yok, okeye 4. gibi hep bişey eksik, bir gün gelip birisi kapasın da şu kara vanayı bulanık akan sular durulsun artık, Vade Retro Satanas(şeytan geldiği yere dönsün), her atışım karavanaya gitmesin, herşey bi düzene otursun artık…
Düzen derken değişikliği, yeniliği kastetmiyorum aslında, bu konu da bir yanlış anlaşılma var, eskiyi yenilemek (modifiye deyince daha mı cix (cix ne lan) oluyo ne) daha doğru diye düşünüyorum, bu bazen istenmeyen sonuçlar doğurabiliyor. Hepimiz biliriz “bir kelime bir işlem” yarışmasını, ilk zamanlarda süre bitmeden cevap vermek diye bişey yoktu, ne zaman ki erken cevap verme hakkı çıktı mertlik bozuldu, açalım bu konuyu: (daha&helliip;)
Ağu
İhtiyaçtan Satılık
Ürün hakkında
Adı: Samet Demir
Ilişki durumu: Müsait
Geçmişi: Temiz (Yeminlen bak)
Geleceği: Parlak (3 gün garantili)
Diş durumu: 28 sağlam 3 yamalı 1 eksik
Donanım: Standart (Bildiğin insan,2 kol 2 bacak falan)
Yazılım: Belirtilmemiş (Gizemli!)
Alışkanlıkları: Sevmek ( Sevmeden duramıyorum ) (Yalan)
Teknik Özellikleri: Sevecen, uslu, oturmasını kalkmasını bilen, eğitilebilir gelişmiş zeka, 3 ayrı program hızı(araya karışmış), kısa programda %30 daha az su harcama(biz de çözemedik ama iyi bişey), akıllı(opsiyonel), espirili(değişken), 2000 hafızalı telefon defteri, ayarlanabilir ses seviyesi (daha&helliip;)
Ağu
Küllerinden Doğmak
Küllerinden doğar mı insan? Ben doğuyorum galiba.Her şey, herkes yeni sanki, eski suretlerin içinde yeni ruhlar var gibi. Sanki başka bir şehir burası, havası bile yabancı, başka bir ev burası, odaları yabancı. Ama biliyorum aslında her şey aynı, ben farklı görüyorum, dedim ya ben küllerimden doğuyorum.Eskiden ne olmuşsa artık hepsi yalan, yaralayan, acıtan koca bir yalan, yalan işte…
Nereden geldin sen, neden çıktın karşıma, ben kaçarken neden yakaladın ki beni, benim korkaklığımı neden küçük görmedin, neden bu denli haz verici ki bakışların, neden böyle sihirli ki sözlerin, neden büyüttün beni bu denli içinde, neden neden doğurdun ki beni küllerimden, söyle neden bakıyorsun öyle gözlerime ben onları senden kaçırsam bile? Sanki gözlerin bana diyor ki; “Hiç bir şey için geç değil! Ben cevapların olmaya geldim…” Benim gözlerimin cevabı artık içimdeki gizden kurtuldu bunu hissediyorum en derinliklerimde; “Tutsana beni bırakmasana, olsun yaralasana, yalandan da olsa kalsana…” Sen belki de cevabısın içimdeki soruların, ya da sorususun içimdeki cevapların.Her daim gördüğüm hayalimdeki bulutsun belki, üzerime yağan ama yağdıkça büyüyen, rahmetsin sen, rahmet işte…Anlamıyorum ki nedir ben kaçarken beni sana götüren, anlamıyorum ki gerçek misin, rüya mı, gözlerimde mi yoksa içimde mi yaşıyorsun, sen farklısın, farklı hissettiriyorsun…Zilyonlarca satır geçiyor aklımdan yazmak için sana ama sen gerçeksin bunları görebilecek kadar gerçek, belki de birazdan yüzyüze gelecek kadar gerçek.Hatta o ana 1 saat kalmış kadar gerçek, gerçek işte…
Ağu
Mağdur tavukların postmodern darbe arayışları
Tavuklar asırlardır çağdaş! Bunu biliyor muydunuz? 1945 yılında Ukalaoula xc12 gezegeni samanyoluna çok yakın bir noktadan geçerken NASA tarafından farkedildiğinde, haklarında zekası olmayan, kıt, kıt kıt gıdak gıtlayan, uçamayan hayvan olarak bilinen tavuklar, xc12 (kısaca) gezegeninde gözlendiğinde, uçabiliyorlar, havasız ortamda yaşayabiliyorlar ve doğurgan bir şekilde üreyebiliyorlardı…Üstelik kendilerine özgü dilleri, alfabeleri ve milyarlarca papirüs baskı kitapları olduğu gözlendiğinde bilim adamları aslı görmüş kerem’e dönmüşlerdi. Bazı bulgular bu gözlemi iyice ilginç bir hale sokuyor, mesela; dikkat edilirse mısırdaki taş üstlerine çizilen uzaylılar tavuğa benzemekte, buradan piramitleri aslında tavukların yaptığı sonucunu çıkarmak hiç de zor değil. Hatta o kadar medenilermiş ki milattan binlerce yıl önce yemekteyiz programını ilk onlar başlatmışlar..Kendilerine ait polatları iskenderleri de var. Milli marşları da oldukça etkileyici, mesela çözülebildiği kadarıyla bir yerinde şöyle demekteler; Eğer alacakaranlıkta kaybolduysanız, muhtaç olduğunuz cesaret tüylerinizin altındaki beyaz ette mevcuttur.. (daha&helliip;)
Ağu
Öyle bir rüya
Öyle bir rüya görmeliyim ki, her sıkıldığımda beni ayakta tutsun, düştüğümde yere, yaralarımı unuttursun ve öyle güzel, öyle güzel olsun ki; anneme benzesin, her uyuduğumda beni uyandırsın, zayıfladığımda güçlendirsin, üşüdüğümde ısıtsın…İçinde anılarımdan izler olmasın, isimler aynı kalsın, ama herkes yeni suretlere bürünsün ve yeni suretlerle birlikte benim onların görmek istediğim taraflarıyla yaşamaya başlasınlar…Kısa olsun, ama etkisi uzun ve içinde öyle güzel cümleler olsun ki duyduğumda verdiği duygunun bir eşi olmasın, ama uyandığımda hatırlamıyım, sadece onun olduğunu biliyim yeter…Birisi beni üzdüğünde “peki ya düşlerim” artık bir şaka olmasın, “düşlerimdeki kadar güzelsin” diye bir cümle hayatımda yer almasın, ben en az bu dünyaya ait olduğum kadar o rüyaya o dünyaya da ait olayım..
Ve son olarak, öyle bir rüyaya uyanayım ki en az gördüğüm kadar güzel, yaşamadığım kadar gerçek olsun..
Yazılış tarihi: 3 Haziran 2009