Ağu
Lacrima
En çok severek yazdığımın yanına en çok gözyaşı döktüğümü ekliyorum.. Olması gerektiği gibi..
“Akan suda bir tatlı yüz, sevgisini gözünde taşımış, yüreği dudağında, üflesen yüzüne, o mutlu yüz gözünü kapatır, üşüdüğünden değil, sevgisini korumak için.. Gözü de kanlanır arada, o gün sanki hayat 1 gündür, düşüncelerin kızarttığı yanaklarına gözyaşları süzülür ve serinletir bakışlarını, eğer o serin gözler size bakıyorsa mutlu olmalısınız, eğer yüksekten ya da alçaktan o gözlere bakıyorsanız, aynı hizaya gelmelisiniz, uzaktaysanız yakınlaşmalısınız, çünkü ilk defa ömrü kısa olmayan bir kelebeğe bakıyor olabilirsiniz..”
Çok fazla yazıyordum, her gün her dakika notlar alıyordum, çoğunu da ona vermiyordum. Unutmayacağım diyordum, ilerde baktığımda içimde neler farklı bileceğim diyordum. O zamanlar bilmiyordum bazı hislerimin değişmeyeceğini.
Ne diyebilirdim ki, bugün olsa böyle yazmazdım dediğim tek bir kelime yok. Şimdi ise bana her an bir şey yazdıran duygulara çok uzağım. Bu yazı ise sadece içimdeki son kaleyi de yıkmanın uyandırdığı dalgın bir ateşin son çırpınışları.
Veremediğim ufak bir mektup, tekrar açmamak için çok uğraştığım kareli bir kağıt parçası; bugün bir cesaret açtığım ve artık acıtmadığı hissettiğim. Anladım ki; galiba ben ayrılıktan çok cümleleri büyüttüm içimde, duygularım söylenememekten doldular kelimelere, her harfine ayrı bir hayal yıktığım adı hiç geçmedi cümlelerimde.
“Biliyordum ve bekliyordum aslında.. Kendimi ne zaman bu kadar güçlü hissetsem, bir şeyler yanlıştı. Verilen en büyük sözler en kırılganlarıydı. Sevgi ise her kırığı kaynatmazdı. Aksine, rüzgar ateşi nasıl körüklüyorsa, sevgi de acımı öyle arttırıyor..
Bu sefer, olanları içime sığdıramam be beyaz gülüm, bir damla can ırmak olur taşar gözümden. İsterdim ki; bahçemde çiçeklerin solmadan bitmeseydi, hem benim daha söyleyeceklerim vardı. Ama yine de artık anlar gibiyim; dün söylediklerimizin yarın bir anlamı olması için bugün susmalıyız, daha fazla parçalanmamalıyız. İlle de bir şeyler söyleyeceksem eğer onu da kendime söyleyeceğim; onda fazla kalma gönül, misafirliğin kısası makbul, acıdan boğazımızda düğümler büyürlerken, yürü oğul, yürü..
Nasıl bir son cümle kurulur bilmiyorum, sadece ne zaman birbirimizi hatırlarsak zorlu bir hatıra, hüzünlü bir hikaye olmamamızı umuyorum..”
Bugün biliyorum ki; bazı hikayeler sonu hüzünlü olsa da tebessüm ettirebiliyorlar..