Şub
Ve son
Sözler uçtu ve yazık oldu.. Yüksek perdeden acılar süpürdü her bir güzelimsi kırıntımı. Kalp ağrılarım üstün geldi sevinçlerime, kabullendim bu defa kaybetmeyi. İnat etmiyorum, savaşmıyorum, yeni bir söz de söylemiyorum. Sözler uçmasın, yazık olmasın diye yalandan şarkılar söylemiyorum..
Bilindik bir hikayeydi benimkisi de. Basit bir insanın, ucuz hayallerinden bozma bir hayat kesitiydi çoğu zaman yaşadıklarım. Ara sıra da olsa gerçekleşen bam telli sevinçler kolay unutuldu, tıpkı olmaması gerektiği gibi. Şimdi son diyorum. Bu son. Bundan sonra bir müddet yazmayacağım, beni sancıtan düşlerden tutunmamaya çalışacağım. Yeni sözler söylemeden, eski sözlerimden kopacağım. Taa ki bazı sözlerden kurtulana dek.
İvedilikle edilmiş düşüncesiz cümlelerim şimdi sayfalara sıkışmış beklemekte. Bana benziyorlar. Hayallere tutunmuşlar onlar da ve bilmiyorlar; hayaller, onlara tutunduğunda, koparlar..
Sığıntıyım kendi cümlelerimde, nasıl da ayak uyduramıyorum duygularıma. İçimde hep topyekün bir acı, dışımda ehlen ve sehlen havaları. Oyunlarla geçiştirilmiş bir hayat. Koca kafasına büyüdüğünü sığdıramamış bir çocuk. Her göz yumulduğunda hala hemen saklanma heycanı. Bu kadar çok bulunmak isterken, sürekli kaybolmaya çalışma ironisi. Devrik cümlelere tutunmuş, duygular hükümeti. Mühürlü dudaklar ardında, dile gelip susulmuş cümleler..
Herkes kadar yalnızdım işte ben de, herkes kadar mahzun. Aynı yalnızlığı ve aynı acıları kendime göre yaşıyordum. Seviyordum ben de, sevmiyor gibi davranarak. Herkes gibi gülüyordum, herkes kadar çok içi ağlayarak. Sevilmek istiyordum ve bu sefer, herkes gibi değil..
İçimde acı bir korku var bu gece, derin bir huzursuzluk, verdiğim sözler bu gece bozulmaya yelteniyor, karanlık üzerime üzerime yürüyor, beni korkutan karanlık değil, bulunacağım, onca yıllık saklanmışlığın ardından, bulunacağım, hem de bu kadar karanlıktayken. Daha henüz kaybolmuş birçok yerime ışık tutamamışken.
Neden bu kadar çok korku, neden bende duygular hep sunturlu. Bazen umarsızca çekip gidesim var, bu dünyadan, bu kadar çok sevdiğime rağmen koşarcasına gidesim var. Düşüncelerin bittiği yerde, düşünce ellerinin beni boğmayı bıraktığı yerde, derin bir nefes alıp sonsuza kadar yaşayasım var. Ölmek bile kendine öyle bir görev verilenlerin işidir diyen Oğuzcuğum abim gibi, görevi almadan ölesim var, odamda öylece oturup anlaşılmayı bekleyesim var.
Bu son yeni bir başlangıç değil, ölünün torağa sarıldığı gibi şimdi gidip yatağımda örtülere sarılacağım ben de, onun mahşeri beklediği gibi sabahı bekleyeceğim. Yarından kesik ümidimi, yokluğuyla daim edeceğim. Bu saatten sonra onlar gelmezse, ben gitmeyeceğim.
Saygı ve yitik sevgilerimle.. Sağlıcakla kalın.